NBA’de bir basketbol oyuncusunu yüceltmek kadar küçük görmek de kolaydır. Özellikle de genç oyuncular bakımından. Ligdeki çaylak sezonunu veya ikinci yılını geçiren bir oyuncu, eğer yüksek sıralardan seçilmiş ancak beklenen performansı gösterememiş ise eleştiri oklarının hedefi olabilir. Tam tersi bir şekilde, ikinci turdan veya draft edilmeden lige giren bir oyuncu, eğer ki yüksek perdeden bir basketbol oynarsa, bir anda vitrinin odağı olur.
Eleştiri ile övme arasındaki bu ince çizgi New York Knicks için çok daha değişkendir. Zira New York seyircisi, seçtikleri oyuncunun bekleneni vermesini ve takımın uzun yıllardır içerisinde olduğu kabustan sıyrılmasını bekler. Her ne kadar draft edildikten sonra NBA’e yepyeni bir bakış açısı getirmiş olsa da Kristaps Porzingis bile draft gecesi NYK şapkasını taktığında yedisinden 70’ine kadar herkes tarafından eleştiriliyordu mesela.
2014 NBA Draftı’nda yedinci sıradan seçilen Julius Randle, neyse ki Knicks tarafından seçilen bir oyuncu değildi. Ancak ilk dört yılını geçirdiği Los Angeles Lakers’ta takımın berbat gidişine paralel olarak eleştiri tahtası oldu.
2018-2019’da New Orleans Pelicans’ta 73 maça çıktığı normal sezonu 21,4 sayı, 8,7 ribaund, 3,1 asist ortalamalarıyla tamamladıktan sonra New York Knicks’e gitti.
Randle, Knicks’teki ilk birkaç ayında iyi performanslar gösterse de %27 ile üçlük atması, üç top kaybı ortalaması yapması ve potayı hiçbir şekilde koruyamaması nedeniyle uğultuları üzerinde topluyordu.
Takvim yaprakları hızla akarken araya koronavirüs salgını girdi, 2019-2020 sezonu fanusta tamamlandı ve 2020-2021 sezonu geç de olsa başladı.
32 maçı geride bıraktığı sezonda Randle, maç başına 36,7 dakika sahada kalıyor. Maç başına 17 şut deniyor ve bu 17 şutun %47,7’sini isabete çevirerek 23,3 sayı ortalaması yakalıyor.
10,9 ribaund ortalaması yakalayarak takımının “pis işlerini” yaparken 5,5 asist ortalamasıyla adeta Nikola Jokic’e nazire yapıyor. Ayrıca Randle, 4,5 denemede %41,4 ile üçlük atarak hiç kimsenin beklemediği bir NBA All-Star oyuncusuna dönüşüyor.
Synergy Sports’taki veriler ise karşımıza çok daha mükemmel bir tablo çıkarıyor. Randle, yüksek postta 133 pozisyonda %46,9 isabet yüzdesiyle 129 sayı üretirken izolasyonlardan pozisyon başına 0,94, nokta şutör rolünde pozisyon başına 1,1 ve geçiş hücumlarında toplam 56 sayı çıkarıyor.
Her ne kadar pick-and-roll hedefi olarak ortalamanın çok altında kalsa da sahayı açabilmesi, bire bir hücumları oynayabilmesiyle NYK taraftarının yıllardır görmeyi beklediği “abi işte bu bizim oyuncumuz ya” prototipini sunuyor
2,03’lük Randle’ın bu yükselişini “öngörülemez” olarak tanımlamak NBA’deki geçmiş yıllarına göre pek tabii doğru bir tabir. Ancak, Texas doğumlu Kentucky mezunu forvetin ailesi ve basketbol kortu dışındaki yaşamı, bu yükselişini biraz daha tahmin edilebilir kılıyor.
Texas’ta profesyonel olarak basketbol oynayan Carolyn Kyles’ın oğlu olan Randle, “Tanrı benim her şeyim ve bu doğrultuda çalışmayı bir gün bile bırakmayacağım” diyecek kadar inançlarına bağlı. Ayrıca 23 Aralık 2016’da eşi Kendra Shaw’la dünyaya getirdikleri Kydan isimli oğlunun doğumu sonrasında, “Basketbol benim önceliğim ama şu anda bir eşten ve bir basketbol oyuncusundan daha fazlasıyım, bir babayım ve bu, tüm sorumluluklarımın önünde” diyecek kadar mükemmel bir insan.
Randle’ın tavanı ne olur, bunu kestirmek gerçekten de çok güç. Ancak yıllar içerisinde sergilediği performansı New York Knicks gibi fazlasıyla problemli bir yerde arşa çekmesi ve müthiş bir oyuncu arketipine evrilmesi, onu ileride çok daha değerli bir basketbol oyuncusu olarak anmamız konusunda bize bir işaret veriyor.