Transfer piyasasının en güçlü aktörlerinden biri şüphesiz ki oyuncuların menajerleri. Bu alandaki en bilinen isimlerden biri olan Mino Raiola’nın adı son zamanlarda daha çok anılmaya başlandı. İspanyol AS gazetesine konuşan İtalyalı menajerin röportajından öne çıkan başlıklar şöyle:
Haaland’la nasıl buluştunuz?
Onu ilk kez televizyonda Molde’nin oynadığı bir maçta gördüm ve ona gittim. Az sevgilim oldu, ama birini gördüğümde ve hoşuma gittiğinde “İşte bu.” diyorum.
Haaland gerçekte nasıl?
Bütün yıldızlar için futbol her şeyden önce gelir. Başka bir yolu yok. Cristiano, Ibrahimovic. Hepsi futbolu hayatlarının merkezine koymuş isimler. Haaland, Dortmund’da hangi restaurantların olduğunu bilmiyor, o gelişmek için çok çalışıyor. Günün sonunda en büyük şampiyonlar bana göre en basit insanlardan çıkar.
Haaland’ın babasıyla Madrid ve Barcelona’ya yaptığınız turlar çok konuşuldu…
Eğer sana bu gezinin nedenini söylersem bana inanmazsın. Haaland’ın babasının Marbella’ya gitmesi lazımdı ve ben de onunla gittim, çünkü o Laporta’yı tebrik etmek istiyordu ve aynı zamanda Madrid’e gitti. Bütün bunları tek seferde yaptık. Zamanımın %99’unu seyahat ederek geçiriyorum ve kimse de nerede olduğumu bilmez.
Bu seferki, herkese açık bir tur gibi göründü.
Garip olan şu ki Barcelona Havalimanı’nda özel bir terminal alanı yok. Orada 24 saat boyunca paparazziler var. Sanırım bir aktrisi bekliyorlardı. Spor paparazzisi değildi. Fakat saklayacak herhangi bir şeyim de yok, Barcelonalı yöneticilerle ya da Jose Angel Sanchez (Barcelona, İcra Kurulu Başkanı) ile çokça görüşüyorum.
Genellikle menajerlerin imajı hiçbir şey yapmayıp ceplerini dolduruyorlar gibi görünüyor…
Eh, bu çok yanlış bir düşünce. Futbolcular tarafından oluşturulan bu büyük piramitte sadece birkaçı profesyonel oluyor, ancak onlar çok karmaşık bir endüstrinin parçası. Ibrahimovic’in Barcelona’ya gittiği zamanı düşün, bu hayatın bir parçası ve işler ters gidebilir.
Guardiola ile de ters düşmüştün.
Hayır, asıl Guardiola benimle ters düşmüştü (gülüyor).
Ne yaşanmıştı?
Guardiola’nın harika bir teknik direktör olduğunu düşünüyorum. Kimseden nefret etmiyorum ve onu patavatsız bulmuyorum çünkü onu birebirde tanımıyorum. O zaman Zlatan’a yaptıklarından hoşlanmadım fakat bunlar geride kaldı.
Avrupa Süper Ligi hakkındaki düşüncelerin?
Biri, diğerlerinden tamamen farklı. Sevmediğim bu tekel zihniyete karşı FIFA’ya her zaman savaş verdim. Futbol oynamak için FIFA’ya ihtiyacımız yok. Fakat Süper Lig ile ilgili en büyük gözlemim, organizasyonu yapanların Şampiyonlar Ligi olmadan oynamak istemeleri ve bu bir hata. Burada anahtar sözcük ise “ayrıca”.
Bu ne anlama geliyor?
Ferrari, bir araba ile Formula 1’e katılıp diğeriyle Le Mans’a gidebilir. Neden Madrid hem Şampiyonlar Ligi hem de Süper Lig’de oynayamıyor. Bu dünya futbolundaki en harika deneyim olabilir. İki turnuva olsun ve kamuoyu hangisini daha çok beğendiğine karar versin.
Bunu pek anlamadım.
Eğer ben bir kulübün sahibi olsaydım, Süper Lig’de ve ayrıca Şampiyonlar Ligi’nde oynamalarını isterdim. Tabii kendi liglerinde oynamalarını da. Bu futbolcular için iyi olabilir, taraftarlar için de. Bu rekabet organizatörleri gerçekten çekici turnuvalar düzenlemek için zorlayabilir.